Of allahım öyle yorgunum ki azalıyorum ağır ağır bölünüyorum,parça parça kendimden yiyorum sanki uçsuz bucaksız bir çölün ortasında kayboluyorum ne tarafa gideceğimi bilmeden öylece savruluyorum.Bir kum tanesi oluyorum karışıyorum güneşin kavurduğu çöllere bırakıyorum kendimi en dipsiz kuyulara yüzümdeki kalbimdeki baharlara kar yağıyor yine usuldan çiçeklerim soluyor sararıyor koyu mavi oluyor hayat,sonra ellerimle ağzımdan damlaya damlaya berrak temiz bir su içmek istiyorum kana kana doyuncaya kadar.
kalbimin çöllerini ıslatana kadar ruhumdaki solmuş çiçeklerime can gelene kadar içmek istiyorum.aşkı ruhumun derinliklerinde yaşarken kollarında huzuru bulmak istiyorum.Öteki olmadan olduğum gibi değişmeden ve senin için şekil değiştirmeden dümdüz sana gelmek,ah ne zor karanlıkta ışığı aramak ne zor uykusuz gecelerde ayakta uyumak ne kadar zor yaşamak yarına uyanmak.İnsanın kendini anlatamaması yada yanlış anlaşılması ve kendini sadece kendi hata yapıyormuş gibi suçlaması ve kendini idam etmesi ne zor.Kalbimdeki mi yoksa beynimde ki mi olsam diye düşünerek yitirdiği gençliğini yüzüne dolan çizgilerde göz bebeklerinin içini görmek için aynanın dibine kadar giren bir kadının yüzündeki açıdan kederden daha zor ne olabilir.
İki yüzlü hayatın hala adil olduğuna inanan ve herkes için adalet vardır diye savunurken aslında hiç hak etmediği halde ard arda çektiği bir sürü acının ve yaşamında uğradığı onca haksızlığın farkında olarak bir gün hak yerini bulur demesi ne büyük bir çelişkidir.pimi çekilmiş bir bomba düşünki oturuyorsun üstünde işte hayat tamda budur bence karmaşa karışıklık ve süren dolunca bom geçmiş olsun yada başımız sağ olsun kurtuldun.her şeyden en çokta kendinden...
Yorumlar
Yorum Gönder