Kitap Yorumu: Kurucunun Kızı - Amy Engel


Merhabalarrr

Dün Goodreads'teki Challenge (Meydan Okuma Etkinliği) 'ımı tamamladım. 2015'te 50 kitap okuyacağım demiştim. 2015 bitmeden 50 kitabı yiyip, bitirmişim bile. Neler okumuşum, Goodreads'te kaç puan vermişim, hangilerini yorumlamamışım, hangilerine doymamışım falan filan bunlara ayrı bir yazı yazacağım. Ama haftasonu. Bugün en 'pimpirikli' olduğum gün. :D O yüzden sakince kitap yorumumu yapıp, bugünün beni oymasına izin vereceğim. Hadi başlayalım.

Challenge'ımı sonlandıran kitap Kurucunun Kızı oldu. Geçenlerde indirimle almıştım. Ciltli kitabı 10TL'ye almak elbette cennete bilet almak gibi bir şey oldu. Bir de Distopya türü olması... Çak oradan bir beşlik.

Ama kitaba büyük ümitlerle başlamayın. Ben ne fırtına koparan Distopyalar okudum... Kurucunun Kızı çerez gibi geldi. Distopya demek için henüz erken bence. Yazarın ilk kitabıymış sanırım. Aslında kurgusunu sevdim. Ama çok eksiklikleri vardı. 'Sen kimsin ki yazarın eksik yönlerini göreceksin' demeyin. Artık bir okuyucu olarak elemeler yapmaya başladım. Piyangolardan biri Kurucunun Kızı'na çıktı valla. Söz konusu Distopya olunca hele eli maşalı olmaya başladım. Çünkü gerçekten favori türümdür. 

....kime aşık olacağımızı seçemezdik. Aşk bizi seçerdi. Aşk uygunluğu ya da kolaylığı ya da tasarıları umursamıyordu. Aşkın kendi planları vardı ve tek yapabileceğimiz yolundan çekilmekti.

Kitabın konusu; Amerika'da yıllar önce bir nükleer savaşı oluyor ve bunun sonrasında küçük bir grup hayatta kalmış oluyor. İki aile var. Lattimer'lar ve Westfall'lar. Bu iki aile arasında da savaş oluyor, bu insanları kim yönetecek falan diye. Sonrasında Lattimer'lar kazanıyor ve yeni bir gelenek başlatıyorlar. Her yıl yapılan bir törenle kaybeden tarafın kızları ile kazanan tarafın erkekleri ile seçim yoluyla bir evlilik gerçekleştiriyorlar. Evlenenler birbirlerini tanımıyor, çoğunlukla birbirlerini hiç görmemiş oluyorlar. Evlendikten sonra bebek yapmaları bekleniyor. Kızlar istisnalar dışında çalıştırılmıyor. Yani aslında bizim deyimimiz ile görücü üsulü evlilikler yapılıyor. Yazar, modern dünyamızı unutup, Türkler misali geçmişe dönmüş ve her şeyi eski yönteme göre ayarlamış. Çoğu zaman evlerde elektrikler olmuyor. Çamaşırlar elde yıkanıyor. Pazarlardan alışveriş yapılıyor. Devlet dışında silah taşıyan yok. Ve yaşadıkları yerin çevresinde çitler var. Kanunlara uymayanlar (hırsızlık, tecavüz ya da evliliği kabul etmeyenler) çitin öbür tarafına atılıyor. Çitin öbür tarafında ne olduğunu kimse bilmiyor. Tehlike olabilir ya da bambaşka bir yeni dünya olabilir. Bu iki aile topluluğu kendilerini bir alana kapatmışlar ve evcilik oyunu oynuyorlar resmen. Bu kurguya hem sinir oldum hem de kurgunun bazı hatlarını sevdim. Açıklayacağım hemen.

Kitabın karakterlerinden Ivy, Başkan Lattimer'ın oğlu Bishop ile evlendirilir. Sırası ona gelmiştir. Ama Ivy'nin ailesi (baba ve abla var sadece anneleri yok) bir suikast planı düzenliyorlardır ve Ivy burada başrolde. Onun görevi bir eş olmak değil Bishop'ı öldürmek. Eş rolü yapmaya çalışıyor, ondan uzak durmaya çalışıyor, onu öldürmek için kendini gaza getiriyor ama tahmin edersiniz ki ortaya bir aşk çıkacak. Distopya'ların klasik kurgusu olmaya başladı bu da. :D
Ama hakkını vermem lazım Bishop karakterini sevdim. Tek sorun ne biliyor musunuz? Karakterlerin yaşlarından çok olgun olmaları ve yaşlarını hiç yansıtmamaları. Aslında bundan memnun kaldım. 16 yaşındaki bir kızla 18 yaşındaki bir erkeğin evcilik oyunlarını okumak istemezdim. Ama yazar karakteri öyle bir betimlemiş ki Ivy sanki 21'inde Bishop da 30'a dayanmış, sorumluluk sahibi biri. Bana böyle hissettirdi yazar. Ama yine de Bishop karakterini sevdim. 

"Ben... Ben asla her şeyi ortaya döken biri olmayacağım. Öyle biri değilim. Birini tanıyana dek, pek bir şey çıkmaz. Yaratılış şeklim böyle. Ama bu duygularımın olmadığı, bir şeyleri umursamadığım anlamına gelmiyor." -Bishop (Resmen hayatımı kopyalayıp, yapıştırmış bu cümlesine.)

Bunların dışında... Kitapta aksiyon, heyecan ne bileyim entresan bir şeyler aramayın. Çok sıradan geçiyor her şey. Ivy'le Bishop evlilik hayatları, Ivy'nin ailesiyle olan planları, Lattimer ailesinin genel hatları, kurgudaki yaşam, kısaca geçilmiş olaylar... Kitabın genelinde elle tutulur bir şey yok ama okutturuyor. Çerezlik niyetine süper bir kitap. Bir gün elimde kaldı ve bitti. 

Kitabı övdüm mü sövdüm mü ben bile anlamadım. :D Övülcek yanları da var sövülecek yanları da. Çok güldüğüm sahneler de vardı. Bishop'ın çamaşır yıkama sahnesi komikti. Ve çoğunluk Bishop'ın tepkilerine güldüm sanırım. Çok sağlam bir karakter bence. Ivy için de ne desem bilemedim. Isınma aşamasındayım. :D

İlk defa Distopya türü okuyacaklar için birebir gelebilir bu kitap. Kafanızı yormayan, sonu öyle 'ayyy n'olcak şimdi' dedirtmeyen bir şey. Zaten demenize gerek kalmayacak. Serinin ikinci kitabı bizde 6 Kasım'da raflarda. 

Şimdilik bu kadar. Her çarşamba şans dileyin bana. 
Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim