Ah ah bu deli mavi kız neler yapıyor. Nerede, nasıl, ne hallerde soranınız yok. Size çok kırıldım. Neyse şaka bir yana "neler yapıyorum" konseptli bir yazı yazmak istedim. o nedenle klavye başındayım. O halde bir kaç ana başlık ile anlatmak istiyorum. Hadi başlayalım...
2 gün oldu geleli. Ordu'dayım şuan. Aslında daha erken planlamış hatta biletimi dahi ayın 22'sine almıştım fakat bazı problemler nedeniyle olmadı. Ama o kadar özlemişim ki anlatamam. Babam ile buluştuk normalde aramız biraz limoniydi ama ilk sarılmada herşey şerbet gibi oldu. Babama çok kırgındım ve ondan af dilemeye geldim. Beni affetti.
Hava oldukça soğuk bu yüzden lahana gibi giyiniyorum dışarı çıkınca. Büyükleri ziyarete gittim. Bu ziyaret oldukça neşeli geçti. Birazdan ufak tefek ayrıntılar vereceğim. Bu arada teyze oldum. Bebiş aynı ben, çok tatlı birşey yaaaa. Hehheeh....
11 Ağustos tarihinde uğuruna çok inandığım bir simgeyi boynuma dövme olarak yaptırdım. "Düş Kapanı". Aslında bu tarz şeylerin kararını çok düşünmeden veriyorum sanırım bu yüzden oldu.
Asıl komedi şu ki. Anneannem bana sarıldığı esnada gördü ve efsane bir tepki verdi. "Yavrum boynunu bir yere mi vurdun kararmış (annem ışıkları açar) Bu şekil ne böyle . Valla bu kız İstanbul'da bozmuş kendini. Kızım acık dikkat et her yerine çivi(piercing) taktırmış. Allah'ım bu kızı kim alacak. Yemin ediyom evde kaldı" Anneannem konuştu ben gülmekten yarıldım diyebilirim. Yine de haklı tabiiiii. Evde kaldım...
Ah şu papatya falları, başka bahara kaldı... Sanırım çok sevince insanlar korkuyor. Yaşadığım bir çok kötü tecrübeden dolayı oldukça endişe duyduğum ve beceriksiz olduğum bir konu bir ilişkiyi sürdürmek. Haliyle hayatımı düzene soktuğumu düşündüğüm bir anda bende kuvvetli başlayan sevgi karşı tarafın istikrarı sayesinde son buldu. Siz siz olun neye inanir ve sever iseniz peşinden koşun sonuna kadar. Mesaj atmaktan, aramaktan asla vazgeçmeyin. Abi sevin işte geberene kadar. Ne yani adınız gurursuz mu olur. Olsun!!!
Ah ah bir sürü şeyden vazgeçtim. Bir hayli değiştim. Daha az dışarı çıkıyorum. Daha az geziyorum. Geçenlerde bir arkadaşım sayesinde "Bir Fidan Dik" projesi kapsamında güzel bir etkinliğe katıldım. Ağaç diktik ve bize akasya tohumu verdiler. Ben çiçekleri öldürmekten çok korkarım bu yüzden evde hiç saksı bile yoktu. Projeden bir arkadaş ile saksı alıp akasya tohumunu ektik. Ben unutsam dahi arayıp hatırlatanlar oluyor. Umarım umut olur bu çiçek bana.
Çocuk Esirgeme Kurumuna daha sık gidiyorum. Aslında Enes adında büyümüşte küçülmüş bir çocuğu görmeye gidiyorum. Nerden baksanız 3 gün ara ile gidiyorum. Adımı tam söyleyemiyor ama o yarım yamalak söyleyişi yok mu, adımı bu kadar anlamlı duymadım kimsenin ağzından. Bu ara gidemeyeceğim umarım üzülmez.
Deli gibi kitap okuyorum. Boş vaktim çok, Sahaf sahaf geziyorum. Kafeler bile kitap kokulu oluyor. Bir sürü dergi aldım ve öyle birşey farkettim ki bir an duygusal oldum. İlkokulda Türkçe dersimize giren bir hocamızın çıkardığı bir dergi vardı "Kertenkele" diye, halen çıkıyormuş, çok mutlu oldum, şaşırdım ve hemen aldım.
Artık harekete geçmem lazım. Boşa geçirdiğim her saniye bana zarar veriyor. İlk olarak dönüşte sıcak denizlere inmeyi planlıyorum. Kısmet olmazsa İstanbul'a sonsuz bir dönüş var. İngiliz Dili ve Edebiyatı okumayı planlıyorum. Özel üniversite olacağı için hazırlıklara başladım. Kurs geçmişim de olduğu için kolay bir bölüm olacak diye düşünüyorum. Umarım yanılmam.
"Bloggerlar Buluşuyor" tarzı bir etkinlik yapmayı planlıyorum. Çok zor ve biraz gaza gelmem lazım aslında. Hem kaynaşma hemde birbirimizi daha yakından tanımak için mükemmel bir etkinlik olabilirdi. Dedim ya çok zor, şuan için sadece bir düşünce.
Sevdiğim adama evlenme teklifi edeceğim. Hahaha valla beklemekle olmuyor dermişim. Tabiki böyle birşeye cesaret edemem, yani şuan için. Bir umudum vardı ama o da bana gerisin geri kargo ile döndü. Sanırım Sabahattin Ali'nin dedigi gibi "Sonra çıkıyorsun dışarı,bakıyorsun güneş hala tepede. Yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: Ne yapalım, kısmet değilmiş"
Ben çok eğlendim. Umarım okurken sizde eğlenmişsinizdir. Sevgiler, saygılar sunuyorum...
MEMLEKETTEYİM...
2 gün oldu geleli. Ordu'dayım şuan. Aslında daha erken planlamış hatta biletimi dahi ayın 22'sine almıştım fakat bazı problemler nedeniyle olmadı. Ama o kadar özlemişim ki anlatamam. Babam ile buluştuk normalde aramız biraz limoniydi ama ilk sarılmada herşey şerbet gibi oldu. Babama çok kırgındım ve ondan af dilemeye geldim. Beni affetti.
Hava oldukça soğuk bu yüzden lahana gibi giyiniyorum dışarı çıkınca. Büyükleri ziyarete gittim. Bu ziyaret oldukça neşeli geçti. Birazdan ufak tefek ayrıntılar vereceğim. Bu arada teyze oldum. Bebiş aynı ben, çok tatlı birşey yaaaa. Hehheeh....
DÖVME YAPTIRDIM....
11 Ağustos tarihinde uğuruna çok inandığım bir simgeyi boynuma dövme olarak yaptırdım. "Düş Kapanı". Aslında bu tarz şeylerin kararını çok düşünmeden veriyorum sanırım bu yüzden oldu.
Asıl komedi şu ki. Anneannem bana sarıldığı esnada gördü ve efsane bir tepki verdi. "Yavrum boynunu bir yere mi vurdun kararmış (annem ışıkları açar) Bu şekil ne böyle . Valla bu kız İstanbul'da bozmuş kendini. Kızım acık dikkat et her yerine çivi(piercing) taktırmış. Allah'ım bu kızı kim alacak. Yemin ediyom evde kaldı" Anneannem konuştu ben gülmekten yarıldım diyebilirim. Yine de haklı tabiiiii. Evde kaldım...
SEVGİ NEYDİ; EMEKTİ....
Ah şu papatya falları, başka bahara kaldı... Sanırım çok sevince insanlar korkuyor. Yaşadığım bir çok kötü tecrübeden dolayı oldukça endişe duyduğum ve beceriksiz olduğum bir konu bir ilişkiyi sürdürmek. Haliyle hayatımı düzene soktuğumu düşündüğüm bir anda bende kuvvetli başlayan sevgi karşı tarafın istikrarı sayesinde son buldu. Siz siz olun neye inanir ve sever iseniz peşinden koşun sonuna kadar. Mesaj atmaktan, aramaktan asla vazgeçmeyin. Abi sevin işte geberene kadar. Ne yani adınız gurursuz mu olur. Olsun!!!
HOBİLERE KIŞ GELDİ...
Ah ah bir sürü şeyden vazgeçtim. Bir hayli değiştim. Daha az dışarı çıkıyorum. Daha az geziyorum. Geçenlerde bir arkadaşım sayesinde "Bir Fidan Dik" projesi kapsamında güzel bir etkinliğe katıldım. Ağaç diktik ve bize akasya tohumu verdiler. Ben çiçekleri öldürmekten çok korkarım bu yüzden evde hiç saksı bile yoktu. Projeden bir arkadaş ile saksı alıp akasya tohumunu ektik. Ben unutsam dahi arayıp hatırlatanlar oluyor. Umarım umut olur bu çiçek bana.
Çocuk Esirgeme Kurumuna daha sık gidiyorum. Aslında Enes adında büyümüşte küçülmüş bir çocuğu görmeye gidiyorum. Nerden baksanız 3 gün ara ile gidiyorum. Adımı tam söyleyemiyor ama o yarım yamalak söyleyişi yok mu, adımı bu kadar anlamlı duymadım kimsenin ağzından. Bu ara gidemeyeceğim umarım üzülmez.
Deli gibi kitap okuyorum. Boş vaktim çok, Sahaf sahaf geziyorum. Kafeler bile kitap kokulu oluyor. Bir sürü dergi aldım ve öyle birşey farkettim ki bir an duygusal oldum. İlkokulda Türkçe dersimize giren bir hocamızın çıkardığı bir dergi vardı "Kertenkele" diye, halen çıkıyormuş, çok mutlu oldum, şaşırdım ve hemen aldım.
GELECEĞİM, GELMESE Mİ?....
Artık harekete geçmem lazım. Boşa geçirdiğim her saniye bana zarar veriyor. İlk olarak dönüşte sıcak denizlere inmeyi planlıyorum. Kısmet olmazsa İstanbul'a sonsuz bir dönüş var. İngiliz Dili ve Edebiyatı okumayı planlıyorum. Özel üniversite olacağı için hazırlıklara başladım. Kurs geçmişim de olduğu için kolay bir bölüm olacak diye düşünüyorum. Umarım yanılmam.
"Bloggerlar Buluşuyor" tarzı bir etkinlik yapmayı planlıyorum. Çok zor ve biraz gaza gelmem lazım aslında. Hem kaynaşma hemde birbirimizi daha yakından tanımak için mükemmel bir etkinlik olabilirdi. Dedim ya çok zor, şuan için sadece bir düşünce.
Sevdiğim adama evlenme teklifi edeceğim. Hahaha valla beklemekle olmuyor dermişim. Tabiki böyle birşeye cesaret edemem, yani şuan için. Bir umudum vardı ama o da bana gerisin geri kargo ile döndü. Sanırım Sabahattin Ali'nin dedigi gibi "Sonra çıkıyorsun dışarı,bakıyorsun güneş hala tepede. Yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: Ne yapalım, kısmet değilmiş"
Ben çok eğlendim. Umarım okurken sizde eğlenmişsinizdir. Sevgiler, saygılar sunuyorum...