Adnan İskenderli köyüne girdiğinde çok şaşırmıştı. Aslında yol boyunca çok yorulmuştu ve yatmayı planlanmıştı, gider gitmez. Ama öyle olmadı. Eline çocuğunu alan, beline peştemalini bağlayan sokağa dökülmüş Adnan hocayı karşılamaya gelmişti.
Ne yapacağını bilemeden arabadan indi genç öğretmen. Olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Bir öğretmeni karşılamak için neden böylesine bir hazırlık yapılmıştı acaba. Biraz adım atayım derken bir koyun kurban edildi bile...
Köyün muhtarı aldı öğretmeni tuttu kolundan meydana götürdü. Meydanda koca koca sofralar, su börekleri, turşu kavuşmaları, keşkekler, etler ve yahniler. Koca meydan doluvermişti kısa zamanda. Adnan hoca muhtarın sofrasına oturmuş, yemekler ile meşgul olurken, gençler meydanda horona durmuştu. Hem şaşkınlık hemde saçma bir heyecan ile izliyordu olanları genç adam.
Biraz yemek yediler ve lisenin durumunu konuşmaya başladılar muhtarla. Muhtar yıllar önce öğretmen için kaymakamlıklara müracaat etmiş 2 yılı aşkın bir süre sonra daha ilkkez yeni bir öğretmen gelmişti. "Burası köy yeri öğretmen oğlum, çocuklarımız okusun diye tüm çabamız. Okulda senin dışında 3 hoca daha var, kendi uzmanlıkları olmasa bile boş derslere girip, en azından kitap okutuyor bizim eşeklere. Hoşgeldin oğlum, hoşgeldin..."
Adnan hoca içinde biraz burukluk, birazda neşe ile muhtarın omzuna dokundu: " Sen merak etme muhtar, daha çok çabalar ve daha çok öğretmen getiririz." Öyle muhabbet en koyu yerinde iken önünden bir kız geçti genç adamın, istemsizce donup kalmıştı ve onu izliyordu.
Kız farketmiş olacak ki, uzaklaştı oradan hızlı adımlarla. Adnan'ın aklında siyah uzun saçları, kırmızı yazmasının ucundan gözüken bu kızın hayali dönüp duruyordu. Muhtara döndü ve; "Muhtar bu kız kimdi, az evvel önümüzden geçen" Muhtar ufak ufak gülümsedi; " Bu kız İlkyaz'dır oğlum, köyün toprak zenginlerinden Davud Efenin torunudur. Çok iyi yüreklidir ama erkek gibi kızdır, eli silah tutar. Davud'un kalan tek varisidir"
Adnan öğretmen evine yerleşmiş, balkonda İlkyaz'ı düşünüyordu. Hali harap olmuş, bir türlü yüzünü aklından silemiyordu. Adnan Hoca, koskoca Edebiyat hocası, hayatında kimse ile gönül bağı kurmamış adam. Nasıl olurda bir yüzden bu kadar etkilenir. Şiirler okudu, bol Nazım Hikmet'li, Cemal Süreya'lı saatler geçirdi.
Ve gün geldi çattı, öğrenciler ile tanışma vaktiydi. Adnan hoca kalkmış, kahvaltısını yapmış ve takımını giyinmişti bile...
Devamı olacak zaar...
Bölüm 1 için tıklayın
Bölüm 2 için tıklayın
Bölüm 3 için tıklayın
Bölüm 4 için tıklayın
Bölüm 5 için tıklayın
Bölüm 6 için tıklayın