Hani bazı rutinler vardır, biz farkında olmasak da varlıklarıyla bize huzur veren, gülümseten... Saatleri kışın geri, yazın ileri almak da öyleydi.
Mesela bir gün önceden gazetelerde haber olurdu :
"Her sene olduğu gibi bu sene de yaz saati uygulaması sona eriyor. Saatlerinizi geri almayı unutmayın!"
Sonra ertesi gün mutlaka şöyle haberler çıkardı:
“Saatini ileri almayı unutan dalgın öğrenci, sınavı kaçırdı”
Servisi kaçıranlar mı dersiniz, uçağı kaçıranlar mı dersiniz... Basit unutkanlıklarımıza gülerdik milletçe. Ne güzelmiş, ne naifmiş o günler...
Çoğumuzun konu hakkında komik anıları vardı. Ben de bir keresinde İngilizce kursuna geç kalmıştım bu saatleri ileri geri alma meselesi yüzünden, sınıfa geç girmeye utanmıştım...
Bu konu, büyük ablamla öğrencilik yıllarımdan beri bir espriydi aramızda. O beni bir gün önceden arar, “saatini ileri / geri almayı sakın unutma” der, ben de “Yaa, sen de beni salak mı sanıyorsun, tabii ki unutmam” diye cevap verirdim, kendi aramızda gülüşürdük. Ertesi gün de kontrol amaçlı tekrar arardı. “Unutmadın değil mi?” “Yok, unutmadım “ derdim. Yıllardır süren ritüelimiz bu sene yaşanmadı...
Oysa kendi aramızda böyle sıradan, basit bir esprimiz vardı...
En çok da; çok övündüğüm, hiç şaşmaz dediğim vücut saatimin şaşmasına üzülüyorum... Yıllarca sabah 6.00, bilemedin 6.30'da ayakta olan ben, artık 8-8:30'den önce kalkamıyorum. Çünkü hava aydınlanmıyor! Biyolojik saatim, karanlıkta uyanmayı reddediyor! Karanlıkta minicik çocukların servise binmesi konusuna ise hiç girmiyorum...
Söylenecek çok şey var...
Aşağıya bir "imza kampanyası" ekledim.
İmza bir umut,
Belki iklim değişir, Akdeniz olur....
![]() |
imza kampanyası |