Bir hayatı anlatmaya neresinden başlanır inanın bilmiyorum. Ama sanki anlatmalıyım gibi hissediyorum. Ben Aylin hemşire. Birçok insanın işkolik olarak nitelendirdiği, belli bir kesimin duygusuz olduğumu iddia ettiği kişiyim ben. Ben bunların hiçbiri değilim aslında. Ha belki hepsinden biraz ama tamamen değil.
Şuan bir onkoloji servisinde çalışıyorum. Hayatı yarım kalan ama azimle yaşama tutunan birçok insanın olduğu bir yer burası.İşte bir hayatı anlatmaya karar verdiğim yer de burası. "Elif" İşte benim minik umut ışığım. Bana insanları sevebileceğimi kanıtlayan küçük melek. Şimdi onun buraya geldiğini öğrendim. Yolu uzun, o yüzden biraz geçmişe gidip yaşadıklarımı anlatmak istiyorum... 5 ay evvel...
Hava gayet sıcaktı fakat ben yine fular takmayı ihmal etmemiştim. Hastaneye geldiğimde hayli acıkmıştım ve kahvaltı için bir şeyler aldım ve çimenlerde oturuyordum. Sonrasında kod verildi. Acil durum kodu ile birlikte koşarak gittim acile. Küçük Elif'i ilk o zaman gördüm. Nefes, nefese kalmıştı. Ela gözleri boncuk boncuk bana bakıyordu. Sonra birlikte servise çıktık. Lösemi tanısı koyulmuştu miniğime. Kalp kapaklarından birinde de ciddi bir hasar varmış. Normalde sık sık geliyorlarmış hastaneye ama ilkkez kemoterapi alacaktı.
Küçük Elif çok korkuyordu. Olacaklardan habersiz bakınıyordu etrafa. Ona bunların bir oyun olduğunu ve yakında evine döneceğini anlatıyorduk. Geceleri aileleri odalardan çıkarıyorduk. Elif en çok bu zamanlarda korkuyordu. Bende o uyuyana kadar ayrılmıyordum yanından. Sabah olunca Elif'in ağlama sesi aldı tüm servisi. Saçları dökülmüştü ve çok üzülmüştü. Hayat boyu hiç bu kadar acıyı aynı anda almamıştım üzerime. Dağıldım, istemsizce aktı gözlerimden yaş...
Sonra gidip konuştum Elif'le. Ona bunun geçici bir süreç olduğundan bahsettim. 8 yaşında bir çocuk ne kadar anlarsa, o kadar anladı durumu. Ağladı, o gece çok ağladı, sonra bir ara uyuya kaldı. Sonra uyandığında yanıma yaklaştı. Elimi tuttu, kulağıma eğilip "Hadi saçlarımı keselim dedi" Lavaboya gidip saçlarını kazıdık Elif'in. Sabah geldiğinde annesi çok ağladı. Bana sarıldı ve daha çok ağladı.
Artık eve çok az gidiyor, zamanımın çoğunu Elif'le geçiriyordum. Ona şiirler okuyor bazen de onun için yazıyordum. Bir akşam kendi yazdığım bir şiiri okurken bana dönüp "Aylin abla, sen aşık mısın?" diye sordu. O an durup düşündüm, acaba minik Elif aşkı ne derece biliyor, ona nasıl anlatmalıyım. Düşündüm ve " hayır kuzucum, aşık sayılmam" diyebildim.
Bir sabah saat 4 gibi uyandım. Evde hayli yorgun haldeyken ani bir kara ile saçıma makası vurdum. Belimde gezinen saçlarımı, hiç düşünmeden kesip attım. Elif'e gittiğimde bana çok kızmıştı. Ama zaten bunu hep istediğime onu ikna ettim. Ona kendi hemşire bonelerimden getirdim. O kadar çok yakıştı ki. O gün çok eğlendi minik kız. Ben de uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştım.
Her şey yolunda gidiyordu. Elif'le dans ediyorduk. Bir anda durdu küçük kız. Ne yapacağımı bilemedim. Seslendim ve cevap vermedi. Kollarıma yığıldı kaldı. Gözlerimden çıkan bir kaç damla yaş ile acil durum kodu vermeleri için bağırdım...
Devamı var...