Hayat bazen insanı istemediği ama engel olamadığı yerlere götürür. Her nefes alışında daha çok acır insanın içi. Çiçek bahçesi sunmak için gelenler, dikenlerini batırıp giderler. Sonrasında durmak bilmeyen kanamalar... Unutmanın hayli zor olduğu sayısız izler. Dokundukça yeniden kanamaya başlar. Dokunmasan acısı halen duruyor.
İnsan hayatına çok az insanı sokmalı. Çünkü her gelen güven duvarından bir taş çalıp gidiyor. Bugün hayatımın en güzel günü olsun diye temenni ettiğim tüm günler, daha güneş tepeye dikilmeden boka sarıyor. Yok tamam etmiyorum kötü söz. Hislerimi biraz daha saklarım sorun değil.
Ben o kişi değilim. Kimseyi mutlu edebilecek o potansiyel yok bende. Çünkü unutmak zor benim gibiler için. Ben kalbimi kuşku duymaksızın açtım bazılarına. Sanki dünyada başka kimse yokmuş gibi davrandım. Peki bu bazı insanlar ne yapıyor. Yokuş aşağı hep yanımdalar. Ne zaman elimde poşetler ile yokuş yukarı gideceğim yanımda tek adam kalmıyor.
Bende düz yolları tercih edeceğim artık. Tehlikeye veya şüpheye yer vermeden zorlu yolların etrafından yürüyeceğim. Kimseye bir şey temenni etmeden. Hep o poşeti taşıyacağım gücü içime hapsedeceğim. Kimsenin yanında öyle güçsüz kalmayacağım. Kimseye Cumartesi günlerimi vermeyeceğim. Kimseye tek kelime laf etmeyeceğim. Veda edilmeden gidilecek bu yollar.
Saatin kaç olduğunu sorma hep benim için 04:40. Kim bilebilir ki anlamını hiç kimse. İşte ben her dakikaya, belki de her saate anlam yükledim. Ben unutsam defterim unutmaz, kalemim unutmaz, şairliğim unutmaz, gözyaşlarım unutmaz. Her birine bir veda borçlusun. Olsun...