Hayatın bana daha fazla ne katabileceği hakkında biraz düşünüyorum bazen. Daha ne kadar beni zorlayacağı hakkında.Sayısız şeyler geliyor aklıma. Daha kaç yaşındayım ki? Ben kimim? Dur biraz gerçek benden bahsediyorum. Neyim ben bir yazar mı? Hiç sanmıyorum, oldukça yetersizim bu konuda. Bir hemşire mi? Sanmıyorum sadece bu kişi olmak istemiyorum. Bir aşık mı? Hayır tabi ki, bu konudan hiç anlamıyorum. Bir yalancı mı? Evet bazen kendime karşı birçok yalan söyledim. Bir kitap kurdu mu? Sanmıyorum, daha fazla okuyabilirim. Aslında asıl soru ne yapmaya çalışıyorum?
Ben bu blogu açarken çok okunayım, paraları götüreyim diye açmadım. İnsanlığa faydalı olmak için de açmadım. Ben tüm gerçekliğim ile sizlere derdimi anlatmak istedim. Bazen oldukça fazla insan okuyup derdime ortak oldu, bazen hiç okunmadım. Yazmak eylemi ile ilgileniyorum yalnızca. Yazarak rahatlamak ve benzeri şeyler. Hep hayatımda olmalı dediğim karakterleri inşa ettim hayatıma, iç dünyama. Çokça isim unuttum ve bir sürü isim ezberledim. Ve yine unuttum...
Birçok insan eskittim, belki kendimi bulurum diye. Kendimle kavgalar ettim. Eğer duygularım birer bedene dönüşseydi, umudum ile karamsarlığım azılı düşman olurlardı. Hayatımda 22 yılın bana kattığı tek şeydi beklemek. Beklentiler ve beklentiler...
Ben bazen beklerken üşüdüm, küçükken sahip olmak için hayal kurduğum o kağıt paraya sahip olunca anladım ki beklenene ulaşmak meğer bir fazlasını istemeye itiyormuş insanı. Hayallerim değişti, ben değiştim, isteklerim hırsım ile karıştı ve işin içine asla hayal etmediğim kaybetme denilen olay girdi. Ben bazen beklerken kaybettim. Ailemi, evimi, işimi, hayallerimi, düşüncelerimi, geleceğimi...
Ben bazen beklerken ağladım. Büyünce öğreniyor insan gözyaşı dökmeden de ağlanabileceğini. Ben hep sakladım ağladıklarımı, kızdıklarımı, acılarımı, hırs uğruna yenik düştüklerimi, ellerimin üşüdüğünü hep gizledim. Biraz büyüdüğünde anlıyorsun babanın elini bırakmasıyla başlıyor buzul çağ. Beklemek, gizlemekmiş aslında birçok şeyi...
Ben bazen beklerken anladım. Küçükken cennete gidiyorlar diye kandırıldığım günlerde anladım aslında. Oyun arkadaşımı toprağa verirlerken, ortada duran topa tekme attığımda popoma yediğim ilk şaplak ile anladım büyümek de üzülmek, eksilmekmiş meğer. Elimi tutmayı bırakan babama kızmayı bıraktığım anlarda anladım ki benden geçmiş artık o topa vurmak. Ben annem bana bebek almayı bıraktığı o anlarda anladım ki kaybetmişim...
Ben bazen beklerken öldüm. Öyle espiri falan da değil ha! Fiziksel olarak acıyı ilk hissettiğim anlarda babamın elini yakınımda göremeyince öldüm. Ben biraz nefes alınca sol yanımda oluşan o yanma hissini anladığımda öldüm. Ağır aksak adımlar atarken tek güvenimin toprağın altındaki dostumla beraber gömüldüğünü fark ettiğimden beri ölüyüm. Ben bazen ölüyorum aslında, yalnızca beklerken...