Yaşamın paslı kapısını yakalıyorum en soğuk yerinden. Bir daha sevebilir miyim aynı emin değilim, sevdiğim şeyden kolay vazgeçer miyim? Asla. Ama bazen duruluyor denizim. Tekrar dalga alması imkansız duruyor. Tekrar seni sevmek zor ama sensiz nefesim kesiliyor sanki. Ellerim üşüyor, en çok da parmak uçlarım.... (5.12.2016....günlüğümden bir paragraf)
Sahil kenarında oturuyorum. Elleri hiç ayrılmayan 70'li yaşlarında bir çift, simit yiyorlar. Denizi izlemeyi kesip onlara dalıyorum. Bir daha uyanır mıyım? Muhtemelen evet. Peki uyanmak ister miyim? Kesinlikle hayır.
Onların bu masum sevişleri, günümüzde duygusuz sevişmelere döndü. Kimsenin gerçekten bir eli tutabileceğine olan inancım azaldı. Bir nefesine ömrünü veren aşıklar, şimdi nefes nefese. Bir kalbe aşık olanların sayısı azaldı. Bir bedene aşık olanların devri şimdi. Yaşama olan inancım da tükeniyor. Beni yaratanın, beni yok etmesini istiyorum.
Şimdi böyle değil mi? En fazla 1 aya her şeyin yenisi geliyor. Babaannem ölünce dedem yemeden içmeden kesilmiş. Gözlerinden akan yaşları geç, içine doğru akanları saymıyorum bile. Ne yani illa ölmek mi gerek hatırlanmak için demişti. Zaten öldüğü günü aklımdan çıkarıp atamıyorum. Ikinci babamı kaybetmem bende bir sürü yara açmıştı. Ölürken beni hatırlamıyordu, en acısı da bu.
Kendime geldiğimde kalkmışlardı. Farkına bile varmadım. Aklımdan milyon tane acı, bir o kadar da bekleyiş geçti. Aynı masaya oturmuştuk mesela, köşeleri çatlak içinde, tam ortadan kırılmış. Dizlerin de değiyordu dizlerime. Bir saniye ayrılmadım mesela gözlerinden. Arada belki gülümseyişini seyretmek için...
Kırık bir masada diz dize oturmuştuk. Senin gözlerin benimse dizlerim kanıyordu. Gözlerinden öptüm. Sana hiç veda etmediğim yüreğinden öptüm. Bana ait olacağın o günden öptüm. Asla gelmeyeceğin tüm yollardan sonra. Beni uykusuz bırakan Cumartesilerden öptüm. Her gece hayal edip asla dokunamadığım sakallarından öptüm. Dizlerim de uyuduğun o günlerde, ellerimin karıştığı saçlarından öptüm. Ben seni imkansızlığından öptüm...