Farsça kökenli bir kelime olup “bir tür zırh, savaş elbisesi, zırh” manasına gelmektedir. her şeyden önce bir duâdır. Bu duâ Hz. Peygamberden günümüze kadar ulaşmıştır. Peygamber Efendimize, Uhud Harbi esnasında Cebrail (a.s) tarafından getirilmiştir. Cebrail Hz. Muhammed’e (s.a.v.): “Üzerindeki zırhı çıkar ve bu duâyı oku. Bu duâyı üzerinde taşır ve okursan zırhtan daha büyük tesiri vardır.” demiştir. Peygamber Efendimiz duânın tesirinin sadece kendine mi mahsus, yoksa ümmete de şamil mi olduğunu sorunca, Cebrail (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ya Resulullah, bu duâ Cenab-ı Allah’ın sana ve ümmetine bir hediyesidir. Bunun sevabını Allah’tan başka kimse takdir edemez.”
Cevşen-i Kebir duâsı 100 bab dan (bölüm) oluşur. Her bölümde Allah’ın isim ve sıfatlarıyla tavsif edildiği 10 parça bulunur. Her bölümün sonunda Allah’ın aczden ve şerikten münezzeh olduğunu ifade eden ve cehennem ateşinden Allah’a sığınılan duâ yer alır (Sen bütün kusurlardan, aczden ve şerikten mukaddessin. Senden başka ilah yok ki, bize meded etsin. Aman diliyoruz. Bizi azap ateşinden ve cehennemden halas et!).
Ayrıca Evrad-ı Kudsiye, Dalailü'n-Nur, Sekine, Münacat-ı Üveys ell-Karani, Dua-yı İsm-i A'zam, Tahmidiye, Kaside-i Celcelutiye ve daha birçok duayı okuyabilirsiniz. KategoriManeviyat