Otobüs Günlükleri -2 / Yok Anne, Artık İmkansız!

Sabah altı kırk beş civarı. Ortalık zifiri karanlık. Her zamanki yolumda hızla yürüyorum. Kapşon, bere, atkı bana mısın demiyor. İçimden “Şöyle sıcacık kaloriferi yanan bir otobüse denk gelsem; mis gibi otursam kitabımı okusam” diye geçiriyorum. Derken durağa geliyorum. Her zamanki tipler hazır bekliyor. Sadece çift katlıya binen sarı sakallı gençten adam; siyah bıyıklı kısa mesafe adamı, 14 ŞB gelene kadar sigarasını derin derin içine çeken kırmızı saçlı kadın… Bu kadınla artık günaydınlaşıyoruz. Bazen benden sonra geliyor; ”14 ŞB geçti mi?” diye soruyor. Ben de cevap veriyorum:

“-Evet, az önce geçti.”

Çünkü hep otobüsü kaçırıyor. Ve hep aynı şeyi söylüyor: “Hay Allah, yine 8A’ya binmek zorunda kalacağım!.” Demek ki çok dolanıyor 8A! Demek ki sevmiyor kırmızı saçlı kadın bu durumu. Beynimdeki hızlı ve gereksiz düşünce balonlarına engel olamıyorum:

 “14ŞB yoksa 8A! Seçme şansı kullanmak ne büyük avantaj, farkında mı acaba kırmızı saçlı kadın!”

Azıcık samimi olsaydım, “Madem bu kadar üzülüyorsun;14 ŞB’yi kaçırmamak için iki dakika erken çıksana!” derdim belki. Ama samimi değilim, adını bile bilmiyorum kadının. Hakkında bildiğim şey sadece saçlarının rengi, bir de sigarasının kötü koktuğu. Hem bana ne, bu kadarını da kendisi düşünsün artık! Belki  otobüs bekleme bahanesiyle iki fırt daha fazla sigara içmek için bilerek ve isteyerek durağa geç geliyordur!  Sırf sigara içmek için dolmuş yerine taksiye binmez miydim bir zamanlar ben de. Sigara bırakmanın “sonradan gurmesi” olarak nasıl da ahkam kesiyorum bu arada;  bilmem farkında mısınız! Bir zamanlar sigarayı bırakmış insanların davranışlarına gıcık olurdum. Vay be, hayat  nasıl da değiştiriyor insanı. Bence bukalemun da “dönekler” için yaptığımız benzetmeyi hak etmiyor. Belki de her duruma rengini uyduruyor diye sevimsiz anlamda örnek gösterdiğimiz bukalemun, sadece insanı taklit eden masum bir yaratıktır; kim bilebilir…

Bütün bu anlattıklarım birkaç dakika içinde olup biterken uzaktan otobüsümün geldiğini görüyorum. Yaklaşıyor, kapısını açıyor, merdivenlerden çıkarken hissediyorum; evet içerisi sıcacık. Dileğimin gerçekleşmiş olmasından son derece memnunum. Üstelik otobüsün içi de boş. Kimileri deri koltuklu spor arabaya lüks der, benim için ise sıcak ve boş otobüs lüks tanımını o an için tam olarak karşılıyor.

Önden ikinci sol sıraya konuşlanıyorum. Ayağımı kalorifere dayıyorum. Bir de kahve olsaydı hiç fena olmazdı hani! Kahvaltının mutlulukla ilgisi olduğunu söyleyen Cemal Süreya’ya selam çakıyorum ve sıcak otobüste oturacak yer bulmanın mutlulukla ilgisi olduğunu yazıyorum aklımın bir köşesine. Evet kopya bu, ama iyi şeylerden esinlenmek o kadar da kötü olmasa gerek. Yani kahvaltının mutlulukla ilgisi olduğunu görmüş şair; ben de O’ndan kopyalayarak soğuk  havada sıcak otobüste yer bulmanın mutlulukla ilgisi olduğunu söylüyorum. Bir başkası da  sevgilinin ense kokusunu içine çektiğinde “işte mutluluk bu!” diye haykırıyor. “Derken karanfil elden ele… “ Bak işte yine kopyaladım. Yok bence öyle değil, kopyalamadım, sadece örnek aldım. Mutlu olmanın, tam kayısı kıvamında pişmiş yumurtaya  tam da olması gerektiği gibi “bir çimdik” tuz atmakla alakası olduğunu düşündürüyorsa şair, zaten görevini yapmamış mıdır şiir! Yaşama şiir gibi bakabilmek için bu ustalardan esinlenmek suç olabilir mi…

Oturuyorum sıcak sıcak. İnsanın ayağı ısınınca gerçekten de içi ısınıyor. Otobüste bir ben varım, bir de şoför. Kenarda kayıp giden lambaları izliyorum bir süre. Sonra birileri daha biniyor. Bir genç kadın yaklaşıyor yanıma. Üzgün, telaşlı. Normalde otobüste telefonla konuşanlara tepki gösteririm, ama öyle bir konuda konuşuyor ki kızmak bir yana; içim parçalanıyor duyduklarım karşısında:

“Yok anne, benim hakim olma hayalim tamamen suya düştü. Teyzem x partisine üye ya, benim  mülakatta geçme şansım tamamen bitti. Twitter’dan çevreyi koruma konusunda bir retweet etmişliğim var Gezi zamanı. Sildim ama arşivler…! “

Otobüs sıcak, ayağım sıcak, otobüs kendi yolunda salına salına yoluna devam ediyor. Herkes kendi yoluna devam ediyor. Hayat akıyor, bir gün daha böyle bitiyor… 

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim