Kitap Yorumu: Kalpsiz - Marissa Meyer

Merhabalar
Herkes 2018 telaşını atlattı mı? Valla ben süper duygusuz girdim bu yıla. 2017'nin darbelerinden sonra koyverdim, hodri meydan dedim. Sürprizlere açığım, dedim 2018'e. Bir de kötü bir yıl yaşandığı zaman o yılın sayısına yüklemek bu cefayı... Aynı şeyi bende yapıyorum ve baya anlamsız geliyor aslında ama n'apalım insanız işte. 👀
Durun, konu bu değildi. Bir kitap yorumu girerken aklım hep diğer yazmak istediğim şeylere gidiyor, sonuç da bu oluyor. Bugün size 2018'in ilk yorumunu yazıyorum. Daha güzel ve dolu dolu bir yorumla giriş yapmak isterdim ama en son okuduğum kitap Marissa Meyer'ın Kalpsiz romanıydı. 
2017 bitmeden önce kitabı okudum fakat yorumunu girmeye üşendim. Bir de kitap bitince durup düşündüm, "Ay Günlükleri serisi ile Kalpsiz'in yazarı nasıl aynı olabilir?" Yazar Ay Günlükleri serisi ile kalbimi fethetmiş, ne yazsa okurum moduna girip Kalpsiz romanına balıklama atlamış ve sonrasında kayaya çakılmış olarak buldum kendimi. Bakın, bunu çok az yazar yaptırabilir. Mükemmel kurgular yazıp da araya çürük kurgular sıkıştırmak... Bilmiyorum. Riskli bir durum. Ben bundan sonra Marissa Meyer'ı balıklama okur muyum, meçhul...
Kitabı çok yerden yere vurdum ama cidden haklıyım. Hele kitabın sonu... (Burada sesim adeta tizleşiyor.) Yani al fırlat. Fırlatma, yak. Seri bir kitabın ilki olsa, tamam ikinci kitabı bekleyelim diyeceğim. Ama tek kitaplık bir kurgu ve inanın bana löp diye bitiyor. O kadar mantıksız ki...
Normalde sevmediğim ya da hakkında olumsuz yorumlar yaptığım kitaplara blog'umda yer vermiyorum ama Marissa Meyer sevdiğim bir yazar olduğu için bu kitabına isyan etmek amacıyla yorum girdim. 
Yazarı bilenler bilir, masallardaki karakterleri kendine göre kurgulamayı çok seviyor. Kalpsiz romanında da Alice Harikalar Diyarında'yı baz almış. Çocukken Alice'i okuduğum için pek kurgusunu hatırlamıyorum ama Kalpsiz'i okurken bazı benzetmeleri yakaladım. Ortada yine bir krallık var. Harikalar Diyarı'nda yaşayan Catherine, bir leydi olmasına rağmen tatlı yapmaya bayılan bekar bir kız. Çay partilerine, Kupa Kralı'nın düzenlediği etkinliklere falan katılırken hep kendi yaptığı tatlılardan götürüyor. Ve halk da bu tatlılara bayılıyor. Adeta sihirli gibiler. Bu yüzden Cath'in de bir hayali vardır. Hizmetçisi ve yakın dostu Mary Ann ile birlikte bir pastane açmak. 
Fakat bu hayallerini askıya almak zorunda kalıyor. Çünkü tıfıl, çocuk ruhlu ve Cath'e hiç hitap etmeyen Kupa Kralı leydimiz ile evlenmek istiyor. Cath dışında herkes bu evliliğe hazır. 
Olaylar böyle ilerlerken bir de Kupa Kralı'nın gizemli soytarısı Jest -Joker- ile Cath tanışıyorlar. Eh, aşk kokusunu alabiliyorsunuz değil mi? Ama Cath bir yandan ailesinin evlilik baskısından kurtulmaya çalışırken bir yanda da Jest'e olan duygularını anlamlandırmaya çalışıyor. 
Kurgu böyle çok toz pempe, şeker kıvamında gözüküyor değil mi? Ama hiç de öyle değil. Ortada bilinmeyen sırlar var; büyü, delilik ve canavarlar da mevcut. Masalsı diyar, karanlıklarla dolu.
Keşke bu kurguyu böyle enfes devam ettirebilseydi, sevgili yazarımız. Ama sonrasında öyle çuvallamış ki... Ben sevmedim. Bazen gereksiz anlatımlar da vardı, bazı gizemleri erkenden çözdüm ve dediğim gibi sonu yüzünden al kitabı yak.
Eğer ikinci kitabı yazmazsa kurgu çok açıkta kalarak bitmiş olacak. Yoksa ben mi anlamadım? Okuyanlardan da yorum bekliyorum. Her şeye rağmen merak ediyorum diyorsanız, okuyun efenim.

Kocaman sevgiler, öpücükler: Jane

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim