Her Yerde Hatıran Var

Bu akşam geç saatlerde Tekirdağ’dan İstanbul’a baba evine geldik. Yol boyunca eve giriş anı nasıl olacak diye kafamda dönüp duruyordu. Aslında nispeten iyi idare ettik annemle, annem kendini işe vurdu. Su bekleyen çiçekler, dolaba konması gereken yiyecekler diye diye evin içinde pire olmuş uçuyordu. Bense yıkanacak çamaşırları ayırıp salona gittim ki, kızım üçlü kanepenin ortasında oturmuş, gözleri yaşlı kıpırtısız duruyordu. Ne oldu annecim dedim, özledim dedi. Baksana terliği orada, her zaman giydiği gömleği şurada duruyor dedi. Dedemi özledim anne. Sonra sarılıp usulca ağladık...

Şu anda 23 temmuzu 24’e bağlayan gecenin tam ortasındayım. Bloğuma sabahında yazı yazdığım 8 temmuzun akşamüstü saat 5 sularında, babam kendini iyi hissetmeyerek ambulans istemiş ve ambulansa yürüyerek gitmiş. Hastaneye vardığında fenalaşmış ve yoğun bakıma alınmış. Pazartesi aldığım bu haberden sonra çok önceden aldığım perşembe günü olan uçuşuma kadar günler geçmek bilmedi. Ama dualarımız işe yaramış, babam kendine gelmiş, normal odaya çıkacak, tedavisine orda devam edecekti. Çünkü pazartesiden sonraki her gün güzel haberler gelmişti. Perşembe istanbul’a cuma tekirdağa vardım. Cuma günkü görüş saatini kaçırmıştım ama nasılsa yarın normal odaya çıkacaktı, çoluk çocuk ziyaret edecektik.

Cumartesi sabah ablamın telefonunda hastaneden gelmiş kaçırılmış çağrı... Sonra ikinci numara dayıma ulaşılmış, hastanız yine fenalaştı bir gece daha yoğun bakım... İçimiz huzursuzlandı ne oldu neden diye, saatini beklemeden hastaneye vardık. Zar zor yoğun bakım hemşiresinden bilgi aldık, sabaha karşı fenalaşmış, kalbi durmuş masajla gelmiş, şimdi makinaya bağlı, durumu ciddi!!!

Görüş saatini zor bekledik bu sefer önce ben sonra ablam 5 dakikalık görüş iznini paylaştık. Babacım ben geldim, hepimiz burdayız dışarda, seni bekliyoruz, çıkınca çocuklar da gelecek, seni çok özledik, seni çok seviyorum desem de içimden şu da geçti engelsizce; “ babacım eğer beni bekliyorduysan geldim gördüm seni, şimdi uçabilirsin istediğin yere” Fakat bunu içimden geçirdiğim için kendime kızdım, çok kızdım. Neden öyle düşündüm diye. Uyutulmakta olduğu için brni farketmedi, gözleri yarı açık tavana bakıyor, düzenli bir hıçkırık gibi kısa soluklar alıyordu. Bunu boğazından giren hortuma bağladım ama sonradan herkes canı boğazında takılı kalmış diye yorumladı. Başı hariç her yeri beyaz ve soğuktu, hemşirenin kızacağını bile bile eline dokundum. Beni hissetsin istedim, muhtemel ki beni ve sonra da ablamı duydu.

Görüş bitince doktordan bilgi aldık, solunum yetmezliği ve kalp sorunu yormuş babamı. Ciğerleri bitikmiş, ne olacağını söyleyemezmiş ama iyi olsa bile işi zormuş.

Hastaneden eve geldik, azıcık oturduk, ben yeğenimle akşam yemeği alışverişi için markete gittim, eve varmamıza çok az kalmıştı ki diğer yeğenim yolda bizi buldu, hastaneden haber vardı. Biz gittikten sonra babam yine fenalaşmış, üç kere kalbi durayazmış, üçüncüde artık kurtarılamamış. Tarih 13 temmuz, tam da 13 ocak doğumlu oğlumun 4,5 yaşını doldurduğu gün. Çünkü daha hollandada iken ananemlere gidince orda doğum günümü yapalım diye sayıklamalarının ardından, tamam 13 temmuz senin yarı yaşın, o gün yaparız dediğim gün.

14 temmuz pazar, günlerdir sıcak olan tekirdağ havasının ağlaması eşliğinde babamı hep istediği topraklara gömdüğümüz gün. Bu günden sadece iki hafta önce, rahmetli amcamın torununun düğünü için tekirdağa gelmişlerdi. Biz hollanda’dan gelene kadar orada kalacaklar sonra istanbul’a geçeceklerdi. Açık havada olan düğünde biraz üşütmüş, zaten çabuk üşürdü, öksürmeye başlamış. Ablamın ve annemin tüm ısrarlarına rağmen doktora gitmemiş (ki bu çok anormal bir durum onun için, normalde beni götürmüyorsunuz diye kızardı). Sonra ambulansı kendi istemiş, ambulansa doğru annemle yürürken, allah bilir demiş. Yoğun bakımda ilk gün ve son gün hariç hep kendindeymiş ve hatta şakalar yapmış. Ama demek ki vakti saati böyleymiş, 5 günde gidiverdi 😔

Şimdi düşününce bizi ne yordu ne de fazla üzdü babacığım. 5 gün boyunca biz kötü ihtimalleri de düşündük tabi. Umudumuz hep vardı ama kaybetme fikrini de göz ardı edemedik. Aniden kalp krizi kayıpları gibi şok yaşamadık mesela. Ne de uzun zaman hasta yatıp acısına dertlenmedik. Hepimiz bir şekilde veda edebildik. Hayatta olduğu kadar naif bir veda yaşattı bize yine. Ve babam bu dünyadaki en iyi babalardan biriydi. Üç kızını gözünden sakınırcasına, ne varsa onlar için harcayarak,  ne fiziken ne de sözle bize bir fiske dahi vurmayarak büyüttü. Gözlerimize bakarken gözleri titrerdi. O kadar çok seveni vardı ki, tüm mahallenin dedesi, babası, komşu amcasıydı. 85 yaşında  öldü ama gören 60 sanırdı, çocuklar tepesinden, kucağından hiç inmezdi.

Kızıma dediğim gibi, sana veda etmiyorum, zaten hatıran her yerde, anılarımız hep içimde.İnanıyorum ki bir gün yine buluşacağız.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

İletişim