Yazacak cok seyler birikti yazmadigim zaman boyunca. Her ne zaman bloguma yazmayi aklimdan gecirsem, ama once sunu bunu yazman lazimdi diye dusunup vazgeciyorum. Fakat ne farkeder, burasi bir is yeri degil ve bir zaman akisina uymasi gerekmiyor.
Biraz once bir email yazarken gozyaslarimi tutamadim. Ustelik resmi bir maildi, cocuklarin ogretmenlerine 14 aydir ailemizi gormedigimiz icin yaklasan tatilde gitmek istedigimizi bildiriyordu. Kafamda 14 rakami asili kaldi, buyuye buyuye tum beynimi, kalbimi vucudumu sardi. Sonra da yas olarak gozlerimden disari tasti.
Biliyorum 14 degil cok daha uzun sure gitmeyenler var, gocmenler icin hayat hic kolay degil. Buyuk anne/babalar, kuzenler, teyzeler amcalar halalar olmadan cocuk buyutmek, fiziksel yardimi bosverdim onlarin verecegi sevgiyi ve ilgiyi doldurmaya calismak, cocuklarin bitmek bilmeyen ne zaman gidicez, corona ne zaman bitecek sorularina makul yanitlar bulmaya calismak cok ama cok zor.
Evet cok sukur saglikliyiz, corona olmadik, yakinlarimiz iyi fakat herkes gibi cok yorulduk, bunaldik. Oyle ki artik direkt korona havuzuna atlayip yuzecek kadar delirdik.
Bazen karantina gunluklerinin ilk zamanlarinda yazdiklarim aklima geliyor. O anki ruh halimden ne kadar farkli durumdayim simdi. Yaptigim didik didik arastirmalar, o doktor bunu dedi su sunu dedi hangisi dogru diye kafa yormalar, tartismalar simdi oyle bos geliyor ki. Resmen “kaderde ne varsa o olacak” anlayisina geldik ve belki de aslinda en basindan beri oyle olmamiz gerekiyordu.
Biliyorum bu da gecip bitecek, ve belki bu yazdiklarima da gulecegim gun gelecek...